Vatandaş, derdini anlatmak ve çözüm istemek için tutar resmi makama içine döker, yazar. Bekler, sonuç alamayınca da hüzünlenip 'yok ya kimse gale almıyor beni' deyip devletine küser. Mahkemede 'duruşmalara katılmadı' diye hakim tebliğ çıkartır. Vatandaş gelmeyince de polis zoruyla getirmesi istenir. Siyasiler, bayram tebriği gönderir veya seçmenine mektup gönderir. Ancak bundan vatandaşın, seçmenin haberi dahi olmaz. Karşılaştığında da 'seçimden seçime mi geldin' diye siyasetçileri bir güzel azarlar yada gönül koyar. Tüm gönderiler aslında birer yanıttır, kişi yada vatandaşlara saygıdır, bilgi edinme hakkıdır. İletişimdir. Davettir, taziyedir. Lakin gel gör ki, deyim yerindeyse, 'ekmek yediği kaba eden...' öyle işgüzarlık mı dersiniz, hainlik mi yoksa bizim burada ifade etmek istemediğimiz lafları mı içinizden geçirirsiniz bilemeyiz ancak bilinen o ki, basında defalarca dile getirilmesine rağmen oralı olmayan veya sıcak koltuğundan kalkıp saha denetimi yapmayan Posta İdaresi genelde basını umursamaz. kızar, küser 'konutunuzda bulunamamışsınız' deyip tüm eleştiri ve şikayetlerin üzerini örter.
Biz, Çanakkale Çevre ve Doğa Dernekleri Federasyonu olarak her hafta sonu üç farklı grupla Çanakkale'nin Çevre ve Doğası hakkında bilgi edinmek ve yanlışlar varsa bunu kamuoyuyla paylaşmak üzere yürüyüşler yapmaktayız...
Daha önce bu konularda da birçok paylaşım yapmıştım...
Şimdi, bu hafta sonu yaptığımız yürüyüşlerden birisinde, Federasyon üyelerimizden bir arkadaşımız, ormanlık arazide bir römorku dolduracak kadar, hiç açılmamış mektupların çöp, diye atılmış olduğunu söyledi... Biz, hadi canım! Öyle şey olur mu? Yanlış görmüşsündür, dedik... Sonra, bizi çağırdı ; gittik ve gördük ki, facia...
Anayasal hak olan posta ile haberleşme konusunda bazı kamu görevlileri görevlerini kötüye kullanmış ve kimse görmez, diye mektupları ormana atmışlardır, derim...
Ama, bizden kaçmadı ve bu olumsuz durumu kamuoyuyla paylaştık... Devletin bu işi aydınlatması için gereğini yapmasını istedik...
Fotoğrafta gördüğünüz yığınlar gibi dört farklı yığın daha var... Bir kısmı siyah poşetler içinde daha hiç açılmamış durumda...
Mektupların hangi tarihlere ait olduğunu görmek için el yordamıyla tespit yaptık...
Geçen yıldan bu yana temmuz ayına kadar tarihlendirme vardı... Bütün mektuplar incelendiğinde de tarihler ortaya çıkabilir...
Mektuplarda; Kamu Denetçiliğinden, mahkeme yazılarına, faturalardan, iş yeri açma belgesine kadar her şey vardı...
Varış adresi olarak, genelde Kepez Beldemizin mektupları... Bu mektupları zamanında alamadığı için kimbilir kimler mağdur oldu...
Bu konuda, Çevre Müdürlüğümüz, Orman Baş Müdürlüğümüz, Posta Dağıtım Müdürlüğümüz tarafımdan aranmış ve bilgi verilmiştir... Suç mahalli Jandarma mıntıkası olduğu için arkadaşlarımız da İl Jandarma Alay Komutanlığına bilgi ilettiler...
Biz de, basına bilgi aktardık...
Bizim için, Ya Hu! Siz Çanakkale 'nin Şerifi misiniz, neden bu işlerle uğraşıyorsunuz? Demekteler...
Evet! Artık tuz da koktuğu için Çanakkale Şerifi biziz! Yani, vatandaşın kendisi, kendi haklarını koruyacak, derim...
Şimdi, bu pis kokuya sebep olan kimlerse haklarında işlem yapılmalıdır, derim...
Ha! Herhalde şöyle bir savunma da olabilir! Burası Türkiye...
Kağıtlar, ağaçtan üretiliyor... Ormana döktük ki, çabuk dönüşüm olsun! Diyebilirler...
Ne günlere kaldık...
Adam, bizden olsun, diye işe alınanların bu aymazlıklarını bu millet daha ne kadar çekecek, merak ederim...